Pusan Ulusal Üniversitesi‘nden araştırmacılar, yoğun şehirlerin tüketime dayalı karbon emisyonlarını azaltmada ve sürdürülebilir kentsel büyümede kritik rol oynadığını keşfetti.
Şehirler, karbon nötrlüğe geçişte kritik bir role sahip. Ancak her şehrin kendine özgü yapısı karbon emisyonlarında büyük farklılıklar yaratıyor. Mevcut yöntemler, genellikle üretim tabanlı emisyonları ölçmek için istatistiksel verilere ve küresel ortalamalara dayanıyor. Bu durum, şehir içindeki emisyonların konumlarına dair yeterli bilgi sunmadığı gibi, tüketim tabanlı emisyonları da ihmal ediyor. Bu emisyonların karmaşık yapısı ise kontrolü zorlaştırıyor.
Pusan Ulusal Üniversitesi’nden Profesör Juchul Jung liderliğindeki bir araştırma ekibi, farklı kentsel formların karbon emisyonları üzerindeki etkisini inceleyen bir çalışma yürüttü. Bu çalışma, Environment and Planning B: Urban Analytics and City Science dergisinde yayımlandı ve yoğun şehirlerin tüketime dayalı karbon emisyonları üzerindeki etkisini ortaya koydu.
Araştırmacılar, gece uydu görüntülerini kullanarak karbon emisyonlarını piksel düzeyinde tahmin etti ve kentsel karbon ayak izlerini ayrıntılı bir şekilde inceledi. Sonuçlar, yüksek yoğunluk, karma arazi kullanımı ve verimli toplu taşıma ile karakterize edilen yoğun şehirlerin, önemli ölçüde daha düşük karbon emisyonu ürettiğini gösteriyor.
Prof. Jung, “İlk başta düşündüğümüzün aksine, daha yoğun şehirler, yürüme ve toplu taşıma kullanımı gibi çevre dostu davranışları teşvik ederek araba bağımlılığını azaltır ve seyahat mesafelerini kısaltır,” diyor. Buna karşın, düşük yoğunluklu gelişmeler ve zayıf arazi kullanımına sahip şehirler, otomobillere ve daha uzun seyahat mesafelerine olan bağımlılık nedeniyle en yüksek karbon emisyonlarını gösterdi.
Araştırmacılar, yoğun şehirlerin karbon nötrlüğe ulaşmada kritik rol oynadığını ortaya koyan bir çalışma yayınladı. Araştırma, üretim ve tüketime dayalı emisyonlar arasında ayrım yapmanın, kentsel formların emisyonları nasıl etkilediğine dair daha net bir anlayış sunduğunu gösteriyor. Özellikle Seul ve Busan gibi şehirlerdeki mahalleler, yürüme ve toplu taşıma kullanımını teşvik ederek araba bağımlılığını azaltıyor.
Çalışma, yoğun şehirlerin, daha düşük enerji tüketimi, iyileştirilmiş hava kalitesi ve daha yüksek yaşam kalitesi gibi sürdürülebilir kentsel yaşamın birçok avantajını sunduğunu vurguluyor.