Yeşil ekonomi iklim risklerine karşı giderek yaygınlaşıyor ve yeni yatırım fırsatları sunuyor.
Günümüzde yeşil ekonomi, küresel piyasa değerinin yüzde 10’unu temsil ederek enerji ve perakende sektörlerinden daha büyük bir paya sahip. Yeşil ekonomi, yatırımcılara, bankalara ve şirketlere stratejik bir büyüme fırsatı sunarken, sürdürülebilir yatırımları yatırım ekosisteminin merkezi bir konusu haline getiriyor. Müşteri talepleri, düzenleyici gelişmeler ve sürdürülebilirlik risk ve fırsatlarının ortaya çıkması, sürdürülebilir yatırımın önemini daha da artırıyor.
Varlık sahiplerinin yüzde 80’i, yatırım stratejilerinde sürdürülebilirlik değerlendirmeleri yaptığını belirtiyor. Ancak, yatırım yöneticileri ve varlık sahipleri, yeni ürün fikirlerine yönelik talep ve düzenleyici zorunluluklara cevap verme konusunda zorluklar yaşıyor. İklim riskine karşılık verme, sürdürülebilir yatırımla ilgili düzenleyici gereklilikleri karşılama ve yeşil ekonomideki büyümeyi anlama ve bu büyümeden yararlanma, yatırımcıların odaklandığı başlıca konular arasında yer alıyor.
İklim riskleri, dünya genelinde gündemde daha fazla yer kaplamaya başlıyor. Geçtiğimiz yıl, kırılan iklim rekorları ve meydana gelen aşırı hava olayları, fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılmasını ve yeşil ekonominin büyütülmesini COP 28’in tartışma gündeminin merkezine yerleştirdi. Ancak FTSE Russell’ın son Net Zero Atlas raporuna göre, G20 ülkelerinin mevcut iklim değişikliği politikaları, dünyayı 1.5°C hedefinin oldukça üzerinde, 2.6°C’lik bir sıcaklık artışının yörüngesine oturtuyor.
Şirketlerin iklim riskine hazırlık konusunda farklı hızlarda hareket ettiği görülüyor. Pek çok şirket, iş modellerini karbonsuzlaştırmak ve gerekli düşük karbon teknolojilerini devreye sokmak için zamana ihtiyaç duyuyor. İş dünyası liderleri, sürdürülebilir bir geleceğe doğru adım atmanın sadece çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda uzun vadeli ekonomik bir gereklilik olduğunu kabul ediyor. Ancak bu geçiş sürecinde şirketler çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Karbonsuzlaşma süreçleri, önemli yatırımlar ve yapısal değişiklikler gerektiriyor. Birçok şirket emisyonlarını dengelemek amacıyla karbon kredisi satın almayı planlıyor. Ancak, gönüllü karbon piyasaları henüz tam olarak düzenlenmemiş durumda ve uzun vadeli, güvenilir ve yüksek kaliteli krediler bulmakta zorluklar yaşanıyor. Gönüllü karbon piyasalarındaki bu belirsizlik, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini etkileyebiliyor.
Düzenlemeler yaygınlaşıyor. Politika yapıcılar, iklim değişikliği ve yeşil ekonomi önceliklerini desteklemek amacıyla sermaye akışlarını teşvik etmek için çeşitli düzenlemeleri hayata geçiriyor. Bu düzenlemelerin başında Avrupa Birliği’nin (AB) Sürdürülebilir Finans Açıklama Yönetmeliği (SFDR) geliyor. SFDR, fon yöneticilerinin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) faktörlerini açıklamalarını zorunlu kılıyor. Bu sayede yatırımcılar, yatırımlarının çevresel ve sosyal etkilerini daha iyi değerlendirerek bilinçli kararlar alabiliyor.
Avrupa Birliği’nin bu adımı, dünya genelinde birçok ülkeye de ilham kaynağı oldu. Günümüzde onlarca ülke, hangi ekonomik faaliyetlerin “sürdürülebilir” olarak kabul edilebileceğini tanımlayan taksonomiler oluşturarak AB’nin izinden gidiyor. Bu taksonomiler, bazı ortak özellikler taşımakla birlikte, çoğunlukla her ülkenin kendi yargı yetkisi ve spesifik tercihlerini yansıtarak yatırımcılar için bir miktar karmaşıklık doğuruyor. Taksonomilerin farklılık göstermesi, yatırımcıların sürdürülebilir yatırımları değerlendirirken karşılaştıkları zorlukları artırıyor. Ancak bu düzenlemeler, sürdürülebilir yatırımların şeffaflığını ve güvenilirliğini artırarak, daha yeşil ve sürdürülebilir bir ekonomi için önemli bir adım teşkil ediyor.
Yeşil ekonomi büyük yatırım fırsatları sunuyor. Yeşil ekonomi, bilişim teknolojilerinden su altyapısına, sensörlerden sürdürülebilir tarıma kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor ve bu durum, yatırımcıların karar almasını zorlaştırıyor. Bu zorluğu aşmak için FTSE Russell, 2008 yılından beri yeşil ekonomiye dayalı bir endeks yayımlıyor ve yeşil ekonomi gelirlerini izliyor. “Yeşil Gelirler” verisi, kullanıcıların çevresel etkilerini belirlemek ve ölçmek için ihtiyaç duydukları verilere erişim sağlıyor. Aynı zamanda Londra Borsası’nın “Yeşil Ekonomi Markası” için de temel oluşturuyor. Yeşil Ekonomi Markası, gelirlerinin yüzde 50’sinden fazlasını yeşil ekonomiden elde eden şirket ve fonların kendilerini “yeşil hisse senedi” olarak tanımlamalarına olanak tanıyor ve bu temaya odaklanan yatırımcılardan sermaye çekmelerine yardımcı oluyor. 2023 yılında, 112’den fazla şirket Yeşil Ekonomi Markası aldı ve temsil ettikleri toplam piyasa değeri 172 milyar sterline ulaştı.
Sürdürülebilir yatırım, sadece çevresel etkileri azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda uzun vadeli ekonomik büyümeyi de destekliyor. Bu nedenle, sürdürülebilir ekonomi yatırımları hem finansal kazanç hem de toplumsal fayda sağlama potansiyeli taşıyor. Yatırımcılar, bu fırsatları değerlendirmek için yeşil ekonomiye dayalı verileri ve analizleri kullanarak, geleceğe daha sürdürülebilir bir bakış açısıyla bakıyor.