Rüzgar Kuraklığı Açık Deniz Rüzgar Enerjisi Sektörünün Potansiyelini Sınırlandırabilir Mi?

Rüzgar kuraklığı açık deniz rüzgar enerjisi sektörünün potansiyelini sınırlandırabilir mi?

Birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesi, Kuzey Denizi’ni yeşil enerji için bir güç merkezine dönüştürmek üzere iddialı planlar uygulamaya koyuyor.

Danimarka’nın Kuzey Denizi kıyısında yer alan Esbjerg limanı, Avrupa’nın patlama yaşayan açık deniz rüzgar enerjisi sektörünün merkez üssü.

Kuzey Denizi rüzgar endüstrisi hızla büyüyor. Peki rüzgar hızlarının düşmesi anlamına gelen rüzgar kuraklığı adlı durum, bu büyümeyi tehdit edebilir mi?

DTU Rüzgar ve Enerji Sistemleri’nden Araştırmacı Matti Juhani Koivisto, “Gelecekte kuraklıkların biraz daha sık yaşanabileceğine dair kanıtlarımız var, henüz belirsizlikler hakim ancak yine de bunlara hazırlıklı olmamız gerekiyor.” şeklinde konuşuyor. 

Birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesi, Kuzey Denizi’ni yeşil enerji için bir güç merkezine dönüştürmek üzere iddialı planlar uygulamaya koyuyor.

Danimarka’nın Kuzey Denizi kıyısında yer alan Esbjerg limanında yaşananlar çok önemli boyutlarda. Burası, Avrupa’nın patlama yaşayan açık deniz rüzgar enerjisi sektörünün merkez üssü. 

AB, iklim değişikliğine ilişkin vaatlerini yerine getirmek ve aynı zamanda Rus hidrokarbonlarından kurtulmak için rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyor. 

Jesper Bank, “Talep patlaması yaşanıyor ve ileriye baktığımızda, 2025’te potansiyelimize tamamen ulaşmış olacağımızı şimdiden görebiliyoruz. Hükümetlerin, büyük enerji şirketlerinin istekleri ortada. Açık deniz rüzgar enerjisine talep olduğunu biliyoruz. Ve bu önümüzdeki 8-10 yılda oldukça istikrarlı bir şekilde devam edecek.” değerlendirmesini yapıyor.

rüzgar enerjisi

 

Rüzgar Hızları Düşerse Ne Olur?

Bunun için neden Kuzey Denizi’nin seçildiğini tahmin etmek zor değil. Burası, dünya üzerindeki en rüzgarlı yerlerden biri. Açık deniz rüzgarının bu on yılın sonuna kadar 65 gigavat enerji üretmesi hedefleniyor. Bu 30 nükleer reaktörün ürettiğine eşdeğer bir enerji miktarı. Peki rüzgar hızları düşerse ne olacak? Ve küresel ısınmayla bu durum daha sık yaşanmaya başlayacak mı?

Juhani Koivisto, iklim değişikliğinin rüzgar değişkenliği üzerinde bir etkisi olabileceğini söylüyor: Modeller arasında çok fazla belirsizlik olduğunu söylemeliyiz. Ancak değişkenlikte hafif bir artış, özellikle de daha fazla rüzgar kuraklığı gösteriyor gibi duruyorlar.”

İngiltere ve İrlanda’da rüzgar hızları geçtiğimiz yıl temmuzla eylül ayları arasında ortalamanın çok altına düştü. Eğer bu durum bu yıl da yaşanırsa, enerji güvenliğimizi nasıl etkiler?

Juhani Koivisto, rüzgar hızlarındaki düşüşe hazırlıklı olduklarını ifade ediyor: “Rüzgar kuraklıklarına karşı şimdiden hazırlıklıyız çünkü bunları şimdiden görüyoruz, yönetmek için yollar var ve gelecekte biraz daha sık yaşansalar dahi başa çıkabilecek teknolojilere sahibiz.”

Sektör için türbinlerin dönmeye devam etmesini sağlamanın bir yolu da onları daha verimli hale getirmek.

DTU şirketinin Rüzgar Türbinleri Tasarım Bölümü Sorumlusu Kenneth Thomsen, “Daha düşük rüzgar hızlarında türbinler daha az güç üretir ancak tasarımı değiştirebiliriz, böylece jeneratöre göre daha büyük bir rotor elde ederiz ve o zaman daha düşük rüzgar hızında, daha kısa sürede nominal güce ulaşabilirler. Bu da daha düşük rüzgar hızlarında bile daha sabit güç üretebilecekleri anlamına geliyor.” ifadelerini kullanıyor. 

Önümüzdeki yıllarda rüzgar değişkenliğini ölçme ve değerlendirme kabiliyetimiz hayati önem taşıyacak.

Rüzgar, Avrupa’nın daha geniş yenilenebilir enerji sisteminin yalnızca bir bileşeni. Ve rüzgar kuraklığına ilişkin güvenilir verilere ve karşılaşabileceğimiz koşullara yönelik tahminlere sahip olmak, rüzgarı etkili bir şekilde yönetebilmek için oldukça önemli olacak.

 

yazar avatarı
Aleyna Yıldırım