Temiz ve sürekli enerji arayışında, okyanuslardaki tektonik plakalar önemli bir alternatif olarak öne çıkıyor. Fransız şirketi CGG, bu alandaki planlarını açıkladı.
Paris merkezli teknoloji şirketi CGG tarafından yakın zamanda yayınlanan bir teknik rapora göre, yalnızca rüzgar santralleri değil, aynı zamanda jeotermal enerji üretim tesislerinin açık denizlere taşınması da dünyaya temiz enerji sağlamada yardımcı olabilir. Şirket, bu teknolojinin patentini alarak dünyanın çeşitli bölgelerinde uygulamaya geçmeyi planlıyor. Fosil yakıtlardan uzaklaşmak isteyen ülkeler hızla rüzgar ve güneş enerjisine yöneliyor. Her iki teknoloji de kesintili enerji üretebilen kaynaklar olduğundan, tamamlayıcı enerji kaynakları arayışı devam ediyor. Jeotermal enerji, günün her saati kullanılabilen temiz bir enerji kaynağı olduğu için iyi bir alternatif olarak görülüyor.
Ancak, jeotermal enerjiye erişim zor olduğu için küresel enerji talebinin yüzde birinden azını oluşturuyor. Neredeyse sınırsız enerji kaynağı ayaklarımızın hemen altında bulunsa da, jeotermal enerjiye ulaşmak için bölgeden bölgeye değişen derinliklerde, yüzlerce metreden binlerce metreye kadar inmek gerekiyor.
Tektonik Plakalar Bol Ve Düzenli Enerji Vadediyor
Şirketler, şu anda jeotermal enerji arayışını açık denizlere taşımış durumda. Hint-Pasifik Ateş Çemberi’nde bulunan volkanların civarı, jeotermal enerji için ideal bölgeler olarak öne çıkıyor. Ancak, bu volkanlardan elde edilecek enerjinin tutarlı olmaması bir problem oluşturuyor.
CGG’nin yayınladığı rapora göre, okyanus tabanındaki tektonik plakalar çok daha tutarlı bir enerji kaynağı olarak belirtiliyor. Bunun nedeni, hareketli tektonik plakaların okyanus tabanında boşluklar oluşturması ve yer kabuğunun altından gelen magmanın yeni kaya oluşturmak için dışarı aktığı deniz tabanının yayılması.
Okyanus tabanındaki volkanik bölgelerle karşılaştırıldığında, tektonik plakalar çok daha tutarlı bir sıcaklık aralığı sunuyor ve bu da onları enerji üretimine uygun hale getiriyor.
Açık Deniz Jeotermalini Karaya Taşıma
CGG’nin raporuna göre, tektonik plakaların konumundan kaynaklanan enerjinin elektrik hatlarıyla şebekeye bağlanamayacağı kabul ediliyor. Bunun yerine, buhar türbinleriyle üretilen elektriğin, elektroliz yoluyla yeşil hidrojene dönüştürülerek taşınması planlanıyor.
Bu sürecin yan ürünleri arasında tuzlu su gibi maddeler, su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılabilecek ve buharın soğutulmasından sonra toplanan tatlı su da ihtiyaç duyulan yerlerde kullanılabilecek.
CGG ayrıca, jeotermal enerji üretimine yönelik bu yaklaşımı araştırmak için teknolojilerin patentini aldığını belirtiyor. Ancak, şirket patentleri, kısa süre içinde bu alanın gelişimini engellemek yerine, bu teknolojileri farklı ülkelere ödeme kapasitelerine bağlı olarak lisanslamayı amaçlıyor.
CGG Geoscience Başkan Yardımcısı Peter Whiting, bir basın açıklamasında, “Baz yük enerji kaynağı olarak jeotermal enerjinin gelecekteki enerji karışımında daha büyük bir rol oynayacağına inanıyoruz. Açık denizlerdeki jeotermal kaynakların sunduğu fırsatlar, temiz enerji, iklim eylemi ve sürdürülebilir kalkınma için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni desteklemede önemli bir rol oynayabilir,” dedi.