Birleşik Krallık hükümeti, 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için biyokütlenin önemli bir rol oynayacağını belirtti. Ancak hükümetin yayınladığı bir biyokütle kaynağı modeli, bu hedefe ulaşmak için büyük bir enerji bitkisi ve odun ithalatı artışını zorunlu kılıyor. Bu ithalatın Kuzey Kore ve Afganistan gibi sürpriz ülkelerden yapılması önerisi ise eleştirilerin odağı oldu.
Bu strateji, sadece biyokütle ithalatını büyük ölçüde genişletmeyi değil, aynı zamanda bazı “imkânsız” ülkelerden enerji bitkisi ve orman biyokütlesi sağlamayı içeriyor. Partnership for Policy Integrity direktörü Mary Booth, bu modelin enerji bitkisi alanlarının küresel olarak artacağı ve mahsul verimlerinin %50’den fazla artacağı varsayımıyla hareket ettiğini belirtti. Ancak Booth, bu varsayımların özellikle iklim değişikliği nedeniyle kıtlıkla karşı karşıya olan bölgelerde geçersiz olduğunu söyledi.
Biyokütle Gerçekten Karbon Nötr mü?
Bilim insanları ve çevre kampanyacıları, odun yakmanın iklim açısından nötr olduğu iddialarına uzun süredir itiraz ediyorlar. Son araştırmalar, Drax enerji santralinin, kapatılan kömür santrallerine göre dört kat daha fazla karbon emisyonuna neden olduğunu gösteriyor. Hükümetin karbon yakalama ve depolama teknolojilerine olan güveni de sorgulanıyor, çünkü şu ana kadar bu sistemlerin etkin bir şekilde çalıştığı bir tesis bulunmuyor.
Birleşik Krallık’ta biyokütle stratejisine yönelik tepkiler büyüyor. Lifescape Project adlı hayır kurumu, bu stratejinin yasa dışı olduğunu iddia ederek hükümete dava açtı. Hükümetin biyokütleye bu kadar çok bel bağlaması, çevreci gruplar tarafından irrasyonel bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Eğer biyokütle, hükümetin beklediği katkıyı sağlayamazsa, net sıfır hedefi için farklı teknolojilere ve davranış değişikliklerine daha fazla odaklanılması gerekecek.
Birleşik Krallık’ın iklim kriziyle mücadele planlarında biyokütleye bu kadar yoğun bir şekilde güvenmesi, Net Sıfır 2050 hedefine ulaşmayı zorlaştırabilir. Hükümetin, bu strateji yerine daha sürdürülebilir ve şeffaf çözümlere yönelmesi gerektiği eleştiriliyor.