Metallerin doğal olarak kendilerini iyileştirme yeteneği kesin olarak kanıtlandı. Özellikle nano ölçekte meydana gelen hasarlarda bu etki gerçekleşiyor.
Motorların, köprülerin ve uçakların kendi kendilerini onarabildiği, yıpranma ve aşınma sonucu oluşan hasarların düzeldiği ve bu sayede daha güçlü ve daha uzun ömürlü hale geldiği düşünülüyor. Bilim insanları, metal parçaların çatlayıp insan müdahalesi olmadan tekrar birleştiğine ve bu süreçte temel bilimsel kuramların geçerliliğini yitirdiğine ilk defa şahit oldu.
ABD’de bulunan Ulusal Sandia Laboratuvarları ve Texas A&M Üniversitesi‘ndeki araştırma ekibi, yeni bulgularını Nature dergisinde paylaştı.
Sandia’da çalışan malzeme bilimci Brad Boyce, “Bu olayı ilk elden görmek gerçekten şaşırtıcıydı.” Dedi. Boyce, “Metallerin kendiliğinden iyileşme yeteneğinin var olduğunu doğruladık; özellikle nano ölçekteki yorgunluk hasarında böyle olduğunu gözlemledik.” diye ekledi.
Popüler Science Türkçe’de yer alan ayrıntılara göre, metal yorgunluğu olarak da bilinen yorgunluk hasarı, makinelerin zamanla aşınmasına ve nihayetinde kırılmasına neden olan sebeplerden biri. Tekrarlayan baskılar ve hareketler, mikroskobik çatlakların oluşmasına yol açıyor. Bu çatlaklar zamanla büyüyerek yayılıyor. Sonunda da malzemenin tamamı kırılıyor veya işlevselliğini yitiriyor.
Araştırmacılar, metallerin bilinmeyen yüzünü ortaya çıkardı
“Elektronik cihazlardaki lehim noktalarından arabalarımızın motorlarına ve üzerinden geçtiğimiz köprülere kadar, bu yapılar periyodik yüklemeye bağlı olarak sık sık ani bir şekilde bozuluyor.” diyen Boyce, “Bu hasarlar meydana geldiğinde, değiştirme maliyetleri, kaybedilen zaman ve hatta bazı durumlarda yaralanma ve ölümlerle karşılaşıyoruz. Bu sorunların ekonomik etkisi ABD’de yılda yüz milyarlarca dolarla ölçülüyor.” şeklinde ifade etti.
Bilim insanları, çoğunluğu plastikten oluşan ve kendi kendini onarabilen bazı malzemeler geliştirse de kendi kendini düzeltebilen metal kavramı şimdiye kadar genellikle bilim kurguyla ilişkilendiriliyordu.
Boyce, “Metallerdeki çatlakların büyümesi, küçülmesi yerine, beklenen bir durumdu. Bu tür düzelme süreçlerinin ihtimali, çatlak büyümesini tarif ederken kullandığımız bazı temel denklemlerde dışlanmıştı.” dedi.