İsviçreli ve Alman bilim insanlarının iş birliğiyle geliştirilen yeni bir sistem, havadaki nemden kirletici maddeleri arındırarak içilebilir su elde etmeye olanak tanıyor.
ETH Zürih ve Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü (Mainz) araştırmacıları, sisleri temiz ve içilebilir suya dönüştüren, aynı zamanda kirletici maddeleri de arındıran son teknoloji bir ürün geliştirdi. Bu yenilik, sadece su kıtlığına sürdürülebilir bir çözüm sunmakla kalmayıp aynı zamanda çevrenin korunmasına da katkı sağlıyor. Ürünün tel örgü şeklinde yapılandırılması, diğer çözümlerden farklı bir yaklaşımı temsil ediyor.
Bu çığır açan teknolojinin temeli, özel bir polimer ve titanyum dioksit karışımıyla kaplanmış ve sıkıca örülmüş metal tel kafeslerde yatıyor. Bu benzersiz kombinasyon, iki önemli amaç için eşzamanlı olarak hizmet ediyor. Sistem, su damlacıklarını etkili bir şekilde yakalayarak ve rüzgâr onları dağıtmadan önce hızla bir toplama konteynerine yönlendirerek çalışıyor. Aynı zamanda titanyum dioksit, damlacıklarda bulunan organik kirleticileri parçalayan ve daha saf bir su kaynağı oluşturan kimyasal bir süreçte hayati bir rol oynuyor.
Süreç, sıkıca dokunmuş ağın su damlacıklarını çekmesi ve tutması ile başlıyor. Bu akıllı tasarım, damlacıkların rüzgâr tarafından uçup gitme riskini minimize ederek maksimum su yakalama verimliliğini sağlıyor. Aynı anda titanyum dioksit, su damlacıklarında bulunan çeşitli organik kirleticilerin moleküler seviyede parçalanmasını başlatan bir kimyasal reaksiyonu tetikliyor. Bu ikili mekanizma, insan tüketimi için güvenli, temiz ve içilebilir su üretimini mümkün kılıyor.
Bu inovasyonun dikkate değer bir diğer yönü, sürdürülebilirlik açısından önem taşıyor. Kullanılan malzemelerin ve güç tüketiminin güneş panellerine dayandığı bu sistem, çevre dostu doğasına önemli bir katkı sağlıyor. Sadece otuz dakika güneş ışığı, titanyum dioksiti yeniden şarj edebiliyor ve fotokatalitik bellek aracılığıyla ek yirmi dört saatlik su saflaştırma sağlıyor. Bu kaynakların etkili kullanımı, potansiyel olarak minimum bakım ve enerji gereksinimi anlamına geliyor.
Metal ağlar, devrim niteliğinde bir buluş olarak görülüyor
Zürih’teki laboratuvarda ve küçük ölçekli bir pilot tesiste yapılan yoğun testler, sistemin etkileyici yeteneklerini gözler önüne serdi. Ağlar, sistemdeki suyun yüzde sekizini toplamayı başardı ve içilemez veya çeşitli uygulamalar için uygun olmayan zararlı bileşiklerin yüzde doksan dördünü etkileyici bir şekilde ortadan kaldırdı. Bu süreç, ince damlacıkların etkili bir şekilde parçalanmasını ve hormon etkisi gösteren madde olan bisfenol A’nın uzaklaştırılmasını içeriyor gibi görünüyor.
Bu teknolojinin potansiyeli, sis dönüşümünün ötesine uzanıyor. Genellikle atmosfere yayılan buharın endüstriyel soğutma kulelerinde bu inovasyon sayesinde geri kazanılması ve arıtılması mümkün hale geliyor. Bu da endüstrilerde daha sorumlu su yönetimi fırsatlarının kapısını aralıyor.
Peru, Bolivya, Şili, Fas ve Umman gibi sis yoğunluğu yüksek bölgelerde etkili bir şekilde çalışabilme yeteneğine sahip olan bu inovasyon, su sıkıntısı çeken bölgelere temiz ve içilebilir su sunma olanağı tanıyor.
ETH Zürih ve Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nün iş birliği, kirli sisi temiz, içilebilir suya dönüştüren çığır açan bir yeniliğin doğmasını sağladı. Sis kontrolü ve su arıtma konusundaki olağanüstü yetenekleriyle temiz suya erişimin herkes için ulaşılabilir olduğu bir geleceği öncülük ederek dünya genelinde toplulukların sağlığını ve refahını koruyor.