Environmental Defense Fund‘ın yayımladığı hidrojen yaşam döngüsü değerlendirmesine göre, mavi hidrojen, geleneksel fosil yakıt teknolojilerine kıyasla iklim etkilerini %50 oranında daha kötüleştirebilir.
Genellikle “temiz” veya “düşük karbonlu” olarak adlandırılan mavi hidrojen, kısmi karbon yakalama ve depolama (CCS) kullanılarak fosil yakıtlardan elde edilmektedir. Sıkça fosil yakıtların çevre dostu bir alternatifi olarak tanıtılmasına rağmen, hidrojen ve metan emisyonlarının tedarik zinciri boyunca yüksek olduğu durumlarda, kısa vadeli iklim etkilerinin fosil yakıtlara kıyasla %50’ye kadar daha fazla artabileceği belirtilmektedir.
Hidrojen ve metanın sızdığı noktalardan kaynaklanan emisyonlar, karbon dioksitin küresel ısınma potansiyelinin birkaç katıdır. İlk 20 yıl içindeki kısa vadeli zaman çerçevesinde, hidrojen emisyonları, CO2’ye kıyasla 35 kat daha etkili iken, metan emisyonları 84 kat daha etkili bir şekilde gerçekleşmektedir.
Hidrojenin tek temiz formu yenilenebilir kaynaklardan elde edilen yeşil hidrojen
Uzmanlar, hidrojenin tek temiz formunun yenilenebilir kaynaklardan elde edilen yeşil hidrojen olduğunu savunmaktadır.
Environmental Defense Fund (EDF) bünyesindeki bilim insanlarının yaptığı yeni araştırma da bu konuyu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Araştırmaya göre, hidrojen üretiminin iklim üzerindeki etkilerini değerlendirmek için kullanılan standart çerçeveler, geniş çaplı yanlış hesaplamalara açık bulunmaktadır.
Hükümetler, yatırımcılar ve endüstri, iklim hedeflerine ulaşmaya yardımcı olmak amacıyla hidrojenle ilgilenirken, araştırmacılar bu hesaplamaların doğru bir şekilde yapılmasının kritik önem taşıdığını vurguluyor.
Environmental Science & Technology dergisinde yayımlanan bir çalışma, en yaygın kullanılan yaşam döngüsü değerlendirme çerçevelerinin üç kritik faktörü doğru bir şekilde hesaba katmada başarısız olduğunu gösteriyor. Bunlar arasında, ilk olarak, hidrojen emisyonlarının ısınma etkileri bulunmaktadır. İkinci olarak, ölçülen gerçek dünya metan emisyon yoğunlukları yer alıyor. Üçüncüsü ise, emisyonların yakın vadeli ısınma etkilerini içermektedir.
Araştırma, hidrojenin önceki bir yaşam döngüsü değerlendirmesini yeniden analiz ederek, hidrojen dağıtımının potansiyel etkilerini daha doğru bir şekilde ölçmeye çalışıyor. Bu üç kritik faktörün hesaplamaya dahil edilmesi durumunda, hidrojen sistemlerinin iklim açısından fosil yakıt teknolojilerine göre önemli ölçüde daha iyi veya daha kötü olabileceğini ortaya koyuyor. Hidrojen ve yukarı akış metan emisyonları yüksekse, mavi hidrojen yolları (karbon yakalamalı doğal gaz), aslında fosil yakıtlara kıyasla yakın vadeli ısınmayı yüzde 50’ye kadar artırabiliyor. Diğer taraftan, bu emisyonlar düşükse, ısınma etkilerini yüzde 70’in üzerinde azaltabiliyor.
EDF iklim bilimcisi ve çalışmanın başyazarı Tianyi Sun, “Hem hidrojen sistemlerinin iklim üzerindeki etkilerini doğru bir şekilde değerlendirmek hem de bunları azaltma fırsatlarını belirlemek için emisyon hesabını doğru yapmak önemlidir. Küresel ısınmaya neden olan tüm emisyonları ve bunların yakın ve uzun vadedeki etkilerini göz önünde bulundurduğumuzda, analizimiz hidrojen dağıtımının beklenenden çok daha büyük etkilere sahip olabileceğini gösteriyor,” diyor.