Karbon Ayak İzi Süreçlerinde Yeni Dönem: Şirketler için Fırsatlar ve Riskler

Karbon ayak izi süreçleri, şirketler için maliyet ve uyum açısından kritik hale geliyor. Yeni düzenlemelerle işletmelerin stratejik dönüşümü hızlanacak.

Dış ticaret, sürdürülebilirlik ve tehlikeli yük lojistiği alanlarında uzmanlaşan 3E Group şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı Rüçhan Derici, karbon ayak izi hesaplama ve onaylama süreçlerinin giderek daha fazla önem kazandığını belirterek, bu sürecin başarılı yönetilebilmesi için kuralların doğru anlaşılması, sürecin gerekliliklerinin kavranması ve uyumlu bir yol haritasının oluşturulması gerektiğini ifade etti.

Sürdürülebilirlik Artık Bir Zorunluluk

Yeşil dönüşüm çerçevesinde karbon ayak izi, su ayak izi, enerji verimliliği ve yeşil lojistik gibi konular ön plana çıkarken, 2025 itibarıyla deforestation ve VOC gibi yeni teknik mevzuat uygulamalarının devreye girmesiyle şirketlerin daha kapsamlı uyum süreçleri yönetmesi gerekecek. Derici, büyük kurumların bu süreçlerde hem kendi operasyonlarını hem de tedarikçilerinin uyumluluğunu denetlemek zorunda olduğunu vurguladı.

Karbon ayak izi süreçlerinin, şirketlerin gelecek dönem teknik planlamalarını ve yatırım önceliklerini değiştiren bir yönetim modeline dönüştüğünü ifade eden Derici, bu süreçleri uygulamayan veya uygulayamayan firmaların 2026’dan itibaren ek maliyetlerle karşı karşıya kalacağını belirtti. Uzman analizlerine göre, bu tür sürdürülebilirlik projelerinin üretim maliyetlerine sektöre ve ürün grubuna bağlı olarak %14 ila %48 oranında etki edebileceği öngörülüyor.

AB’nin karbon azaltım hedefleri kapsamında 2026’dan itibaren sırasıyla %2,5, 2027’de %5, 2028’de %2,5, 2029’da %16 ve 2030 itibarıyla %12,5 oranında azaltım hedeflerinin devreye gireceğini belirten Derici, işletmelerin iş yapış modellerini teknik gelişmeler ve yeni regülasyonlarla uyumlu hale getirmesi gerektiğine dikkat çekti.

Teknoloji ve Dijitalleşme En Büyük Destekçi Olacak

Sürdürülebilirlik süreçlerinde dijital araçların, teknolojik altyapının ve yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımların kritik rol oynayacağını vurgulayan Derici, tedarik zinciri izlenebilirliğinin bu süreçlerde büyük önem taşıdığını belirtti.

İklim değişikliği, pandemi ve yeni enerji kaynaklarına yönelim gibi küresel gelişmeler ışığında iş dünyasının da sürdürülebilirlik yaklaşımını yeniden şekillendirmesi gerektiğini ifade eden Derici, 3E Group olarak uluslararası fonlar ve finans kuruluşlarıyla iş birliği yaparak firmalara bu süreçte destek sağladıklarını dile getirdi. Dünya Bankası ve EBRD gibi finansal kuruluşların sunduğu yeşil dönüşüm fonlarının işletmelerin sürdürülebilirlik projelerine entegre edilmesi gerektiğini söyledi.

Sürdürülebilirlik yatırımlarının yüksek maliyetler gerektirmediğini belirten Derici, fayda-maliyet analizleriyle işletmelerin kârlılıklarını artırabileceklerini ifade etti. 3E Group’un sunduğu teknik danışmanlık hizmetleriyle karbon ayak izi azaltımı konusunda firmalara özel yol haritaları oluşturduklarını dile getirdi.

Derici, 3E Group’un geliştirdiği enerji tasarrufu sağlayan teknolojik çözümler ve alternatif enerji kaynakları üzerine yürüttüğü Ar-Ge çalışmalarının işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına katkı sağladığını belirtti. Avrupa Birliği’nin sürdürülebilirlik süreçleriyle ilgili tarihleri yaklaştıkça, işletmelerin gereklilikleri basitleştirilmiş şekilde algılayıp uygulamaya koyması gerektiğini vurguladı.

Geleceğe yapılan yatırımların, aslında işletmelerin kendi sürekliliğini sağlamak adına kritik bir adım olduğunu söyleyen Derici, sürdürülebilirlik alanında bilinç kazanan işletmelerin uzun vadede daha güçlü olacağını ifade etti.