Toplumların istikrarlı ve normal dönemlerinde, kurumların ve ülkelerin yöneticileri, değişime uyum için gerekli olan önlemleri mevcut kurumun veya sistemin yapısına kolayca monte edebilir. Zaman geçtikçe bu tür yamalar ile sorun çözme yöntemi bulunamaz. Eskiyen otomobilin bakım ve tamir masraflarının yükselişe geçmesi gibi zaman ilerledikçe alınan bu bölük pörçük önlemlerin yararı azalır, maliyeti yükselir. Yeniden yapılanmayı ve değişen koşullara ayak uydurmak için sistemin tümünün elden geçirilmesini gerektiren ilk neden parçalı önlemlerin artık işe yaramaz hale gelmesidir.
Yeniden yapılanmayı gerekli kılan ikinci neden, toplumda ve ekonomide birden fazla alanda değişim sürecinin ortaya çıkması ve değişim dalgalarını arka arkaya gelmesidir. Bu ortamda kısmi uyum çabaları yetersiz olur ve örgütsel yamalama çözümsüzlüğe yol açar.
Her iki durumda da örgütü, sistemi veya kurumu yeni baştan kuruyormuşçasına örgütlemek ve çalışma tarzını değişen ortam ve koşullara uyumlu hale getirmek gerekir.
Günümüzde enerji üretimi ve tüketimi büyük bir dönüşüme hazırlanıyor ve değişim dalgaları enerji sisteminin yeniden yapılanmasını zorunlu hale getiriyor. Enerjideki başlıca değişim unsurları şu şekilde:
– İklim değişikliği konusunda somut gerçekler ve ülkeler arasında 2050 yılı vade sonu alınarak yapılan anlaşmalar ve verilen taahhütler fosil yakıtlarının tüketiminin azaltılmasını öngörüyor.
– Doğu Asya’da gerginliğin artması, Doğu Avrupa’da savaş ortamı ve diğer bölgelerde benzer jeopolitik sorunların ortaya çıkması, enerji üretimi, ulaşımı ve dağıtımı konularının ve tedarik zincirinin yeniden düzenlenmesini gerektiriyor.
– Elektrikli otomobillerin ve kamyonların yaygınlaşması da enerjinin pazar haritasını değiştirecek önemli bir değişim unsuru olarak karşımıza çıkıyor.
– Çin, Hindistan ve diğer gelişen ülkelerde, Türkiye’den enerji ihtiyacının arttığı gerçeğini de dikkate almak gerekiyor. 21, yüzyılın başından bugüne kadar dünya enerji talebindeki yıllık ortalama artış oranı yüzde 3.’te kalırken, Türkiye’de bu oranın yüzde 4.6’yı bulması talep faktörünün önemini gösteriyor.
– Ham petrol ve doğalgaz fiyatlarında zaman içinde önemli iniş çıkışlar yaşanması ülkelerin ekonomik dengelerini zorluyor, enflasyon oranlarını yükseltiyor. Enerji piyasalarındaki bu hareketler, en büyük zararı yoksul ülkelere ve diğer ülkelerin düşük gelirli kesimlerine veriyor. Enerji alanındaki değişim dalgalarının arka arkaya gelmesi ekonomi yönetimlerinin işini zorlaştırıyor. 2021 yılında Güney Avrupa ülkeleri hidrojen teknolojisinde yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmayı amaçlarken Kuzey Avrupa ülkelerinde, bu arada Almanya’da fosil yakıtları kullanma eğilimi güçlüydü. 2022 kış aylarında Rusya-Ukrayna savaşı başladıktan sonra tedarik zincirinde yaşanan aksamalar tüm yenilenebilir enerji planlarının yenilenmesini zorunlu kıldı.
Dünya ülkelerinin yenilenebilir enerji konusunda aldığı önlemler içinde en önemli yeri hidrojen teknolojileri alıyor. Enerji kaynağı olarak ham petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar yerine hidrojenin kullanılmasının başlıca şu avantajları bulunuyor:
– Hidrojen evrende en bol bulunan element olduğu için bu kaynağın kullanımında tedarik sıkıntısı yaşanması söz konusu olmuyor.
– Fosil yakıtlar kullanıldığında atmosfere karbondioksit gazı salınırken, hidrojenden enerji üretiminin yan ürünü olan su çevreye zarar vermiyor.
– Fiyat istikrarı hidrojen üretimini tercih etmenin diğer bir nedenini oluşturuyor. Petrolün aksine gerekli yatırımlar yapıldığında dünyanın her ülkesinde hidrojenden enerji üretilmesi mümkün oluyor.
– Hidrojenden elektrik enerjisi üretiminde ve hidrojenle çalışan yakıt hücrelerinde enerji verimliliği diğer kaynaklara göre daha yüksek düzeylere ulaşıyor.
– Hidrojenle çalışan yakıt hücreleri, diğer enerji kaynaklarına göre daha az ses kirliliği yaratıyor, kullanılan cihazlar daha uzun süre dayanıyor.