Tekstil Sektöründe Sürdürülebilirlik Krizi

Fashion Revolution’ın yaptığı araştırma, küresel moda markalarının sürdürülebilirlik konusundaki eksikliklerini gözler önüne serdi.

Moda endüstrisi, çevresel etkileri nedeniyle sıkça eleştiriliyor. Tekstil fabrikalarının kimyasal atıkları, su kaynaklarına zarar veriyor ve hızlı moda tüketimi aşırı atık sorununu daha da kötüleştiriyor.

Hızlı Modanın Tehlikeleri

Hızlı moda, aşırı tüketimi teşvik ederek çevreye büyük zarar veriyor. Bu durum, doğal kaynakların tükenmesine ve büyük miktarda atığın birikmesine yol açıyor.

250 Markanın Sürdürülebilirlik Performansı

Dünyanın en büyük 250 moda markasını ve perakendecisini inceleyen “What Fuels Fashion?” raporu, cirosu 400 milyon dolardan fazla olan firmaların iklim hedeflerini ve eylemlerini analiz etti.

DKNY, Tom Ford ve Reebok gibi birçok ünlü markanın karbonsuzlaşma skoru yüzde 0 olarak hesaplandı. Urban Outfitters ve Dolce & Gabbana ise sadece yüzde 3 skor aldı. En yüksek sürdürülebilirlik skorları ise Puma (yüzde 75), Gucci (yüzde 74) ve H&M (yüzde 61) olarak belirlendi.

250 markanın 117’sinin karbonsuzlaşma hedefleri bulunuyor. Ancak 42 marka, şirketin sahip olduğu veya kontrol ettiği varlıklardan kaynaklanan Kapsam-3 emisyonlarında artış olduğunu rapor etti.

Yüksek emisyon miktarlarına rağmen markaların yüzde 86’sının kamuya açık bir kömürden çıkış hedefi yok. Ayrıca yüzde 94’ü yenilenebilir enerji planına sahip değil.

Sürdürülebilir Kıyafetlerde Fosil Yakıt Kullanımı

Rapora göre, sözde ‘sürdürülebilir’ kıyafetler hala fosil yakıt kullanılarak üretiliyor. Markaların yüzde 58’inin sürdürülebilir malzeme hedefi var ancak yalnızca yüzde 11’i tedarik zincirlerinin enerji kaynaklarını açıklıyor.

Tekstil endüstrisinin tedarik zincirlerinde çalışan işçiler, küresel iklim krizine karşı en savunmasız topluluklarda yaşıyor. Bangladeş gibi ülkelerde, işçilerin can güvenliğini riske atan sel baskınları giderek artıyor.

Firmaların yüzde 3’ü iklim değişikliğinden etkilenen çalışanlarını finansal olarak desteklediklerini açıklıyor. Yüzde 94 ise iklim değişikliğinden etkilenen paydaşlarıyla nasıl ilişki kurduklarını açıklamıyor.